28 Ekim 1923 akşamı arkadaşlarına; "Efendiler! Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz" dedin. O gece Anayasa’da değişiklik yapan maddeleri kaleme alıyordun yanınızda İsmet Paşa…
3 ncü maddeyi şöyle değiştirmiştin; “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir. Meclis, hükümetin yönetim kollarını bakanlar kurulu aracılığı ile yönetir.”
Atam; 9 Temmuz 2018 tarihinde başkanlık sistemine geçildi, TBMM’nin Hükümet kurma yetkileri ve yürütme yetkisi, cumhurbaşkanına ait oldu, bakanlar cumhurbaşkanı tarafından meclis dışından atanmaya başlandı, hiçbir siyasî yetkisi ve meclise karşı sorumlulukları kalmadı, Cumhurbaşkanı kararnameler yoluyla yasama yetkisini de kullanmaya başladı, yetkiler bir tek kişide toplandı “tek adam” rejimi başladı. O kadar ileri gidildi ki, başkan “ şahsım devleti” demeye başladı…
Duvarında “Egemenlik Kayıtsız şartsız Milletindir” yazan Gazi Meclis formalite haline getirildi.
Bıraktığın Cumhuriyet’in yerinde yeller esiyor Atam;
Cumhuriyetin kazanımı ve birikimi olan ne varsa satıldı, ne zorluklar ile kurdurduğun, şeker fabrikaları, Sümer bez fabrikaları, millileştirdiğin limanlar, tuz alanları, kağıt fabrikaları, sigara fabrikaları, maden işletmeleri, çimento fabrikaları, bankalar, HES’ler, elektrik dağıtım şirketleri, hep satıldı, hem de “babalar gibi satarız” diyerek sattılar, ne mi yaptılar? Köprüler, yollar, havaalanları, hastane yaptırdılar yandaşlarına, yolcu garantili, hasta garantili.
Vatanın bir karış toprağına kıyamazdın, yaylalarımızı, fabrikalarımızı hatta vatandaşlık sattılar üç beş kuruş karşılığında yabancılara.
Milli Eğitim’den eser yok şimdi, parasız yatılı okullar, köy enstitüleri kurdurmuştun ya, onlarda yok artık, köy okulları da kapatıldı…
Tekke ve zaviyeleri kapatmıştın, şimdi cemaatler ele geçirdiler devleti, kalkışma bile yaptılar, en büyük düşmanları sen ve kurduğun Cumhuriyet…
Keşke yunan kazansaydı diyenler, sana sövenler el üstünde tutulur oldu, Zübeyde annemize bile dil uzatmaya kalktılar ama merak etme evlatların gerekli cevabı verdi onlara.
Diyaneti kurdurmuştun, millet dinimizi doğru öğrensin, din tüccarlarının eline düşmesinler diye, Diyanet İşleri Başkanlığı’na öyle adamlar getirdiler ki, milyonluk arabalar ile gezip, kocaman bütçelere sahip olup, Çanakkale Zaferi için okunan hutbelerde sana bir Fatiha okumayı çok gördüler…
“Dünyada her şey kadının eseridir” , ” Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.” Diyordun, bugün senin ülkende kadın cinayetleri işlenmekte, kız çocukları küçük yaşta evlendirilmekte…
“Millî ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki, tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz.” Diyordun, bugün buğdayı bile ithal eder olduk, “ Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür." Diyordun, köylü toprağını ekemez, gübresini, tohumunu, mazotunu alamaz oldu, elinin nasrı, alnının teri ile ürettiğini de yok pahasına satan, borç içinde yüzen, icralık olup, malını mülkünü kaybeden oldu…
Kurduğun ve hazineye devrettiğin çiftliğinin "Doğal ve Tarihi Sit Alanı" statüsü kaldırıldı. Mahkemelerce iki kez durdurma kararı verildi ama şimdi senin çiftliğinde yüzlerce ağaç kesilerek yapılan kaçak bir saray inşa edildi.
Biliyoruz ki, Çankaya Köşkü’ndeki çalışanların yeme-içme masraflarını ve köşkün masraflarını maaşından karşılıyordun, şimdi nasıl mı? Sayıştay raporuna göre Kaçak Saray’ın günlük masrafı 15 milyon 533 bin lira; yıllık gideri ise 5 milyar 699 milyonu aşmış.
Başkanın bilinen 8 lüks uçağı var, kızma Atam; “ itibardan tasarruf olmaz”…
Devlet harcamaları konusunda çok titiz davrandığını biliyoruz, gezilerinde harcırah almaz, tüm masrafları şahsi hesabından öderdin, çünkü sen milletin hakkını yemeyen bir liderdin…
Vefat ettiğinde şahsi hesabında toplam 73 bin 19 lira 98 kuruş vardı, 7 aylık maaş gelirin kadar.
Bugün nasıl mı? Bir yüzükle gelip Karun kadar zengin oldular.
“İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey ancak adaletle kaimdir.”, “ Herhalde dünyada bir hak vardır. Ve hak kuvvetin üstündedir.” Diyordun, bugün; haklının güçlü değil güçlünün haklı olduğu, hakimlerin cübbelerine ilik açtırdığı, siyasallaştığı, kimi savcıların Cumhuriyet düşmanı olduğu bir dönem yaşanıyor senin ülkende.
“Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” Diyordun, bizde Andımızı okurken tüylerimiz diken diken olur, sana mahcup olmaktan korkardık andımızda söylediklerimiz yapmazsak, yapamazsak diye, biliyor musun andımızı da yasakladılar senin Cumhuriyetinde…
Ülkeyi yönetenlerin “ne istediniz de vermedik” dediği devletin her kademesine yerleşmelerine göz yumduğu FETÖ’denen cemaat, 15 Temmuz 2016 yılında bir darbe girişiminde bulundu. Merak etme senin milletin devleti sokaktan topladı, başarılı olamadılar, ama bu bahane ile Cumhuriyetimizin kazanımlarını, kurucu ayarlarını bir bir değiştirdiler, ismi “ATATÜRK” olan statlardan ismini kaldırdılar, mezun olduğun Askeri Liseleri, Harbiye’yi kapattılar…
15 Temmuz Milli Bayram oldu, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim’den daha şaşalı kutlanıyor, adeta yeni bir devletin kuruluşu gibi…
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 10 ncu yılında;“ Bugün Cumhuriyet’imizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun. Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.” Diyordun.
Cumhuriyetimizin 100 ncü yılı nasıl mı kutlanılıyor? Türlü bahaneler ile kutlamalar iptal edilerek…
Üzülme Atam; Asil Türk Milleti; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Diyerek miras bıraktığın CUMHURİYETİ’ ni ilelebet yaşatacak ve “NE MUTLU TÜRKÜM “ diyemeyenlere inat; “Bu memleket tarihte Türk'tü, hâlde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.”
Yorum Yazın